"Düşmanının ölümü karşısında hem acıma hem de utanç duyduğun için haline şükret. Düşmanımızı bile olsa, umursamayı bıraktığımız gün, savaşı kaybettiğimiz gündür zaten."
İkinci kitapda kahramanların hiç ummadığı olaylar silsilesi artarak devam etmektedir. Kendilerinden bile şüpheye düştükleri anlarda, hislerine güvenmekten başka tutunacakları dal kalmamıştır. Ejderha kürelerinin Krynn'ı kurtarmak için tek çıkış yolu olduğunu öğrenen yol arkadaşlarının umutlarını tükenme noktasına getiren iç savaş olasılığı ise umudun bittiği anlamına gelir.
Cüceleri bu macerada kendi saflarında yer almaları için büyük fedakarlıklarla kazandıkları, sembolik değeri yüksek olan Kharas'ın çekicini ellerinden çıkaran yol arkadaşları, yine de pek çok şey için umutsuzdur. Üstelik elflerin, değil insanlarla, kendi aralarında bile her an bir iç savaşa girecek olması, tüm Krynn'ın karanlığa gömecek bir uçuruma sürüklemektedir. Yolların ayrıldığı, ayrılmak zorunda kaldığı bu macerada çok karanlık olaylar yaşanacak.
Krynn'ın altın saçlı kızından bahsedelim mesela. Qualinesti prensesi Lauralanthalasa yola çıktığındaki gibi aşk peşinde koşan şımarık bir prenses değil, hayatın ne olduğunu en zorlu yoldan öğrenmiş ve çok büyük ikilemlerde kararlar vermek zorunda kalmış bir lider olma yolunda ilerlemektedir. Kişisel düşüncem, Raistlin'in ve Laurana'nın, bu serinin en güzel karakter gelişim hikayesini oluşturduğu yönünde. Kararlarının tahmin edilemez oluşu ve yola çıktıkları an ile bulundukları an arasında hem fikri hem de fiziki anlamda birçok fark olması onları kitabın hikayesine yön veren karakterler haline getiriyor. Mesela her halükarda karakterlerin yüzüne baktığı ve onun sözleriyle hareket ettiği Tanis Yarı-Elf'i pek sevmem.
Mevzu bahis ikinci kitapta Solamniya Şövalyeleri'nin de içinde bulunduğu duruma yakından şahit oluyoruz. Kuralları ve tutuculukları uğruna entrikaların içinde boğulan bir yapı, kendisini bile kurtaramıyorken Krynn için ne yapabilir ki... Sturm'un çabaları ve bazı aklı selim şövalyelerin onun yanında yer alması Palanthas'ı kurtarmaya yetecek mi? Lord Gunthar gibi liderler olmasa, Sturm'un onurlu mücadelesi de belki gün yüzüne çıkamayacaktı. Gerçekten de kender Tasslehoff'un babasının dediği gibi, büyük şeylere yakından baktığında hep küçük parçalardan oluştuğunu görebiliyoruz.
Yolculuğun diğer tarafında ise Tanis ile yola devam eden diğer arkadaşlarının Istar Kan Denizi'ndeki ve bu denize limanı olan goblin ve ejderan kaynayan kasabaların içindeki maceralarına şahit oluyoruz. Hepadam kimdir ve neden önemlidir? Afet sonrası, sular altına gömülmüş ve her nedense kırmızı bir deniz olan Istar, maceracılarımızı korkutmaktadır. Afet sırasında ölen insanların kanından dolayı mı, yoksa girdabın denizin zemininden kaldırmış olduğu kilden dolayı mı, bunu bilmiyoruz...
Bu kitapta ayrıca ikizlerin kardeşi ve Tanis ile bir mazisi olan Kitiara ile tanışıyoruz. Kendisi hakkında şu an için çok konuşmamam gerekiyor. Spoiler olmasın. Üçüncü kitapta hakkında bolca konuşuruz.
Palanthas'ın savunulması ve ilk büyük hücumu okuduğumuz bu ikinci kitapta olay örgüsü artık zirve yapıyor ve adrenalin en yüksek seviyede ilerliyor. Ta ki kitabın sonuna kadar. Okuduğum en iyi fantastik kitaplardan biriydi.
Goodreads'teki ortalama puanı ise 4.13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder